13 Haziran 2014 Cuma

Sarı Kan Nedir? Trombosit Kan Nedir?

Sarı Kan Nedir? Trombosit Kan Nedir?

Sarı-Kan-Trombosit-Kan
Sarı Kan Nedir? Trombosit Kan Nedir?
(Trombosit Kan Halk Arasında Kanın Rengi Sarı Olduğu İçin Sarı Kan olarak telafuz edilmektedir.)
- Kanın sıvı kısmından oluşan, Kan plazmasıdır. Plazmanın rengi hafif sarıdan oluşur. Sarı Kan içeriğinde tuzlar (elektrolikler), hormonlar, su, glukoz, kan proteinleri, hormonlar, çeşitli metabolizmal maddelerin barındırmış olduğu sıvıya Sarı Kan denir.
- Trombosit Kan (Sarı Kan) verme şekli çok farklıdır. Normal kan vermeye benzememek ile birlikte 2 kol dan damar yolu açılır. Bir koldan kan alınmak sureti ile makinaya iletilir. Makinada kan ayrıştıktan sonra diğer kola açılmış olan damar yoluna kan iletilir. Yaklaşık bu işlem 1 saat sürmektedir. Trombosit Kan (Sarı Kan) bağışlayan bir donör 1 hafta sonra tekrar Sarı Kan Bağışı yapabilmektedir. (Kırmızı Kan Bağışı yapan en az 3 ay sonra tekrar bağış yapabilmektedir.)
Trombosit Kan (Sarı Kan) Bağışında bulunacak donörde aranan özellikler!
1-) Donör erkek adayı olmalı (Dirençli olduğu için)
2-) En az 1 Ay ilaç almamış olmalı
3-) En az 1 Hafta içinde Alkol almamış olmalı
4-) Kilo ve Boy endeksi uygun olmalı
5-) Donörün kilosu en az 65 kg. civarında olmalı
6-) Bağışdan önce kendini dinç ve sağlıklı hissetmeli
7-) Donörden ilk önce 1 tüp kırmızı kan alınır. Kan Tahlil yapılır. Bulaşıcı hastalık ve doku uyuşmazlığı var mı diye kontrol edilir. (Doku uyuşmazsa bağış yapamaz)
8-) Tahliller olumlu sonuçlanırsa o vakit nakil işlemi gerçekleştirilebilmektedir.
UYARI : Bu makaleyi okuduktan sonra Trombosit Kan yani (Sarı Kan) bağışının ne kadar sabır ve zahmetli olduğunu anlamış olmalısınız. Unutmayın ki bu sarı kan’ın büyük kısmını (Lösemi) KANSER’e yakalanmış hastaların çok ihtiyacı vardır. Lütfen sizleri duyarlı olmaya çağırıyorum. Ne Ekerseniz Onu Biçersiniz! Bir gün yakınınızın veya sizinde başınıza gelebilir. Bunu Sakın Unutmayınız!..
- Her bağışladığınız kan ihtiyaç sahibine ulaşmaktadır.
Trombosit Nedir? Trombosit Anlamı Nedir?(Platelet, Kan Pulcukları) Adlı Makalemi okumanızı tavsiye ederim.

Trombosit Nedir? Trombosit Anlamı Nedir?(Platelet, Kan Pulcukları)

Trombosit Nedir? Trombosit Anlamı Nedir?(Platelet, Kan Pulcukları)

Trombosit-Nedir1
Trombosit Nedir? Trombosit Anlamı Nedir?(Platelet, Kan Pulcukları)
- Kanımızın olmazsa olmaz elemanlarından biridir. Trombosit’in en büyük görevlerinden biri ise kanamayı durdurmasıdır. Trombosit sayısı çok önemlidir. Kan’da bulunan trombosit miktarı az ise yara alındığında (Düşme veya Kesilme, Vs.) yaranın kapanması uzun sürecek yada kapanmayacaktır. En ufak bir çarpma yada çarpışmada bile kanamaya sebep olacaktır. Trombosit fazlalığında ise damarın içerisinde bulunan tromboz yani pıhtı oluşumuna sebep olabilmektedir. Sağlıklı ve yetişkin bir insanda bulunması gereken oran ise 150 bin ile 400 bin arasında trombosit hücresi bulunmalıdır.
- Trombosit’lerin yapımını üstlenmiş olan kemik iliğinde megakaryosit olarak isimlendirilmiş olan büyük hücrelerin parçalanması ile meydana gelmektedirler.
- Trombositlerin çoğalma görevini üstlenmiş olan karaciğer organımız kontrol etmektedir. Trombosit’lerin kan içerisindeki yaşamları 9 ile 10 gün arasındadır, trombositler bu süreyi doldurduğundada yok etme görevinide dalak üstlenmektedir. Dalak ömrünü doldurmuş olan trombositleri parçalayıp ayrıştırmaktadır.
- Dalağın alınmış yada zarar görmesi durumda ise trombosit seviyesinin yükselmesine sebep olacak, dalağın performansının artmasında ise trombosit yıkımı çok fazla olabilmektedir.
- Dalağın büyümesinede bağlı olarak trombosit oranı’nın düşmesinde genellikle hastalara splenektomi (dalağın ameliyatla ile alınması) çözüme ulaşılmaktadır.
Trombosit’in düşük değerde çıkmasının Sebebi Nedir? (Trombositopeni)
- Trombosit oranının 150 binin altında olması durumudur. Kan sayımında trombosit oranı düşük çıktığında, periferik yayma kullanılarak teşhis konulmaktadır.
- Trombosit oranı 100 binin altına düşmediği sürece kanama riski oluşturmamaktadır. Trombosit 50 binin altına düştüğü an beraberinde büyük kanamalarada sebep olmaktadır.
Trombosit düşüklüğünün başlıca sebepleri Nelerdir? (Trombositopeni)
1-) Kemik iliğin anormalliklerine bağlı olarak : Doğuştan gelen bir kemik iliği trombosit üretimi bozukluğu olabilmektedir. Trombosit yapımı yetersiz kalır ve kan trombosit seviyesi hep düşük çıkabilmektedir (Bernard-Soulier sendromu, TAR sendromu). Kemoterapi, aplastik anemi, radyoterapi, bazı enfeksiyonlar sonrasında veya meme kanseri, lenfoma, kemik iliğinin lösemi (En yaygın olan), akciğer tarafından baskılanmasına bağlı olarak da trombosit düşüklüğü görülebilmektedir.
2-) Trombositin aşırı yıkımına bağlı olarak : Trombositlere karşı oluşturulmuş olan antikorlar trombositlere yapışmaları, karaciğer ile dalak yıkılmasına neden olabilir.
3-) Dalak büyüklüğüne bağlı olarak : Dalağın normalden büyük olması sebebi ile trombosit yıkımların artmasına sebep olacakdır.
Uyarı! Trombositopenili hastalar muhakkak aspirin ve aşırı omega 3 alımından uzak kalmalılar. Omega 3 ve Aspirin trombosit yapısını bozmaktadır. Kanamaya eğilimi arttırabilmektedir.
Trombosit’in Yüksek Değerde Çıkmasının Sebebi Nedir? (Trombositoz)
- Kanda bulunan trombosit seviyesi 600 binin üzerine çıktığı durumudur.  Trombosit 600 binin üzerine ulaşması Sekonder (reaktif) yada Primer (myeloproliferatif hast.) gibi sebeplerden ötürü olabilmektedir.
- Sekonder trombositoz için tedavi gerekmemek ile birlikte sebebin oluşumunu neden olan rahatsızlığın veya altında yatan sebebi bulup tedavi ile problem çözüme ulaşabilmektedir.
- Primer trombositoz’da ise tedavi doktor denetiminde aspirin yardımı ile küçük dozlar halinde başlanmakta, tedavinin vermiş olduğu yanıtına göre trombositlerin aşırı oranda  çoğalmalarını engellemek ama ile hydroxyurea (kemoterapi ilacı) verilebilmektedir.
- Aspirin yada hydroxyurea (Kemoterapi) ilacların kullanımı mutlaka tecrübeli doktor gözetimi altında yapılması uygundur.
Trombosit’in Önemi Nedir?
Örneğin;
- Et keserken yanlışlıkla elinizi kestiğinizi farzedin! Kesilen elinizde kanama başlayacaktır. Vucudumuzdan kaybetmekte olduğunuz kanın boş yere akmamasını sağlamak için trombositler o yara aldığınız bölgeye yığılma yapıp kanın bir an önce pıhtılaşmasını sağlayarak  kan kaybını durduracaktır. Fakat trombosit eksikliği olanlarda ciddi bir kanama çok risklidir. Çok önemli bir kan elementimizdir.
Sarı Kan Nedir? Trombosit Kan Nedir? adlı makalemizi okumanızı şiddetle öneririm.

Kemoterapi Tedavi Sonrasında Acil Durumlar Nedir?

Kemoterapi Tedavi Sonrasında Acil Durumlar Nedir?

Acil-Durumlar
Kemoterapi Tedavi Sonrasında Acil Durumlar Nedir?
RANDEVU GÜNÜNÜ BEKLEMEDEN ACİLEN HASTANEYE BAŞVURMANIZ GEREKEN DURUMLAR ŞUNLARDIR;
• 38 derece ve üzerinde ateş yükselmesi
• Vücudun herhangi bir yerinde kanama;
• Aşırı burun kanaması
• Ciltte oluşan morluklar
• İdrarda kanama
• Diş etlerinde aşırı kanama
• Normal adet dışı kanamalar
• Dışkıda taze kanama veya dışkının katran gibi siyah olması
• Kusarak kahve telvesi gibi veya kırmızı kanama
• Vücutta toplu iğne başı büyüklüğünde döküntüler
• Öksürürken aşırı miktarda kanın gelmesi (Balgamda hafif kırmızılık görülmesi önemli değildir)
• Daha önce olmayan nefes darlığı veya var olan nefes darlığında artış
• Kilo kaybına yol açan, halsiz ve yorgun bırakan ishal
• Normal dışkılama alışkanlığının dışında oluşan 3 günden fazla süren gaz ve dışkı çıkaramama
Karın ağrısı
• Yemek yemesini engelleyen ağız yaraları ve yutma güçlüğü
• Ani olarak gelişen uyuşma, çift görme problemleri, hareket bozukluğu, bilinç kaybı
Vücutta oluşan yaygın döküntüler
• Vücudun herhangi bir yerinde kızarıklık, şişlik, abse ya da akıntı olması.

Kemoterapi Alınan Dönemde Günlük Yaşantı Nasıl Olmalıdır?

Kemoterapi Alınan Dönemde Günlük Yaşantı Nasıl Olmalıdır?

Çocuklarda-Günlük-Yaşantı
Kemoterapi Alınan Dönemde Günlük Yaşantı Nasıl Olmalıdır?
- Kemoterapi tedavisi döneminde, alınan ilaçlara bağlı olarak bazı yan etkilerin görülebileceği ve bu yan etkilerin kontrolüne yönelik önlemler alarak, çocuğunuzun normal yaşamını sürdürebilmesini sağlayabileceğiniz sitemizde önceki bölümlerde açıklanarak, görülebilecek yan etkiler bir liste halinde verilmiştir. Bunun yanı sıra çocuğunuzun günlük yaşantısında alacağınız bazı önlemler de tedavi dönemini daha rahat geçirmesini sağlayacaktır.
Özetleyecek olursak bu önlemlerden bazıları şunlardır;
1. Çocuğunuzu kalabalık, havasız, tozlu, sigara dumanı olan ortamlardan uzak tutunuz. Ziyaret kısıtlaması yapınız. Çocuğunuzu öpüşme, tokalaşma gibi yakın temaslardan koruyunuz.
2. Soğuk algınlığı (nezle), grip, su çiçeği veya kızamık gibi bulaşıcı hastalığı olduğunu bildiğiniz kişiler ile bir arada bulundurmayınız.
3. Kemoterapi alan çocuk devamlı yatmak zorunda değildir, kabalık olmayan ortamlarda kendini fazla yormadan oyun oynamasını sağlayınız.
4. Mümkün ise çocuğunuzu ayrı odada yatırınız ve odasının havadar olmasına dikkat ediniz.
5. Çocuğunuzun tabak, çatal, kaşık ve bıçağının ayrı olmasına dikkat ediniz.
6. Çocuğunuzun odasında tüylü oyuncaklar bulundurmayınız, oyuncaklarının kolay temizlenebilir, yıkanılabilir olmasına dikkat ediniz ve oyuncakları sıcak su-sabun ile yıkayınız.
7. Çocuğunuz ve siz, maskenizi mutlaka takınız. Maske, çocuğunuzun mikroplara karşı korunmasını sağlayan yöntemlerden birisidir.
8. Durgun suda ve nemli toprakta mikroplar çabuk yerleşir ve ürerler. Bu nedenle mantar ve bakteri enfeksiyonlarının geçiş olasılığına karşı çocuğunuzun odasında canlı ya da kuru çiçek bulundurmayınız.
9. Yine çocuğunuzun odasında, enfeksiyon kaynağı olabileceğinden dolayı kuş, balık, kedi, köpek gibi canlı hayvanları bulundurmayınız. Hayvan dışkısında bol miktarda bakteri ve mantar bulunduğundan, dışkının bulaştığı alanlardan çocuğunuzu uzak tutunuz.
10. El yıkama çok önemlidir. Çocuğunuzun gün içerisinde ellerini sık aralıklarla su ve sabunla yıkamasına özen gösteriniz. Her yemekten önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra ellerini çok iyi yıkamasını sağlayınız.
11. Eller, mutlaka sıvı sabun ile akan su altında en az 30 saniye köpürtülerek yıkanmalı ve sonra kağıt havlu ile kurulanmalıdır. Sadece el dezenfektanı kullanılması aynı etkiyi göstermez. Dezenfektanlar, eller su ve sabunla yıkandıktan sonra kullanılmalıdır.
12. Çocuğunuzun ilaçlarını mutlaka belirtilen dozda ve zamanında almasını sağlayınız.
13. Başka herhangi bir ilacı çocuğunuza vermeden önce, mutlaka doktorunuza danışınız.
14. Çocuğunuza günde 5-6 öğün şeklinde az ve sık yemek yedirmeye çalışınız. Herhangi bir nedenle çocuğunuzun doktoru tarafından sıvı kısıtlaması önerilmediyse; bol su ve sıvı gıdalar (çorba, yoğurt, muhallebi, ayran, süt, komposto vb.) almasını sağlayınız.
15. Kola vb. asitli içeceklerden uzak durmasını sağlayınız.
16. Kabız olmamasına dikkat ediniz. Bunun için yeterli su ve sıvı (kayısı kompostosu vb.) almasını sağlayınız ya da hafif egzersizler yaptırabilirsiniz.
17. Meyveleri bol su ile iyice yıkadıktan sonra, sebzeleri de bol su ile yıkayıp, iyice pişirerek çocuğunuza yediriniz. Temiz ve taze olduğundan kuşkulu olduğunuz hazır yiyecekleri yedirmeyiniz.
18. Çocuğunuza evde yapılan yemekleri yedirmeyi tercih ediniz. Dışarıda yemek yenecekse güvenilir ve temiz yerler olmasına dikkat ediniz.
19. Çocuğunuz ve çocuğunuza bakan kişinin, haftada en az 3 kez banyo yapması gerektiğini unutmayınız.
20. Sert diş fırçaları yerine yumuşak diş fırçası kullanmasını sağlayınız.
21. Tıraş oluyorsa ya da istenmeyen tüyleri alırken, jilet yerine elektrikli tıraş makinesi ya da tüy dökücü krem kullanmasını sağlayınız.
22. Tırnaklar kısa kesilmiş olmalıdır. Oje, cila gibi maddeler mikropların yerleşmesini kolaylaştıracağından dolayı kullanılmamalıdır.
23. Tırnaklarını derinden kesmeyiniz, tırnak törpüleme, manikür/pedikür yapmayınız.
24. Hastaya bakan kişi mutlaka bilezik, yüzük, saat gibi eşyalarını çıkarmalıdır.
25. Vücudunu tahriş etmeyen, sıkmayan, terletmeyen, rahat, bol ve pamuklu kıyafetler giydiriniz.
26. Güneşin dik geldiği saatlerde çocuğunuzu dışarı çıkarmayınız. Dışarı çıkmak zorunda kalacaksa, koruyucu önlemler (geniş kenarlı şapka ve gözlük takılması, uzun kolu terletmeyen giysi, uzun etek ya da pantolon giyilmesi vb.) alarak dışarı çıkarınız.
27. Tedavi sırasında çocuğunuzun, hastalığını ve çevresini olumlu bir bakış açısı ile değerlendirmeye çalışması, iyileşmesi açısından en az kullanılan ilaçlar kadar önemlidir. Sakin, dayanıklı, her şeye rağmen umutlu olunduğunda; çocuğunuzun bağışıklık sistemi de güçlü olur ve hem hastalığı daha kolay yener, hem de tedavinin yan etkilerini daha az hisseder. Bu nedenle tedavi döneminde sizin çocuğunuza vereceğiniz destek de çok önemlidir. Duygularınızı paylaşabileceğiniz insanlar ile konuşmaktan, sıkıntılı durumlarınızda doktorunuz ve hemşirenizden yardım istemekten, soru sormaktan çekinmeyiniz.
28. Ateş her zaman önemli ve acildir. Vücut ısısının normal değerlerini (36- 37 °C) ve derece kullanmasını öğreniniz. Çocuğunuzun ateşi yükseldiğinde mutlaka doktorunuza ya da hemşirenize bildiriniz ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz.

Kemoterapi Tedavi Sırasında Okula Gitme

Kemoterapi Tedavi Sırasında Okula Gitme

okula-gitmek
Kemoterapi Tedavi Sırasında Okula Gitme
 - Çocuğunuz hastalığına ve tedavisine bağlı olarak okul yaşantısı ile ilgili sorunlar yaşayabilir. Kemoterapi tedavisine bağlı olarak çocuklarda bulantı, kusma, iştahsızlık, ishal, kabızlık, yorgunluk, ağrı gibi fiziksel yakınmalar görülebilmekte ya da bağışıklık sistemi baskılanan çocuğun bulaşıcı hastalıklara yakalanma riski artabilmektedir.
Bu yakınmalar çocuğunuzun günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini, okula gitmesini ve okul başarısını etkileyebilmektedir. Bu nedenle çocuğunuz, sağlık durumu ve tedavisi izin verdiğinde doktorunuza danışarak okula dönebilir. Bu dönemde çoğunlukla evde eğitim alması tercih edilmektedir.
Doktorunuzun vereceği “çocuğunuzun en az altı ay süreyle evden çıkmasının mümkün olmadığı/sakıncalı olduğunu” belirten sağlık kurulu raporu ile evinize en yakın ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü Rehberlik Araştırma Merkezi’ne başvurarak, çocuğunuzun evinizde eğitim almasını sağlayabilirsiniz.

Kemoterapi Tedavi Sırasında Aşılama

Kemoterapi Tedavi Sırasında Aşılama

kemoterapi-alan-cocukta-aşı-olma
Kemoterapi Tedavi Sırasında Aşılama
- Kemoterapi tedavisi sırasında çocuğunuza viral ya da bakteriyel canlı aşıların yapılması önerilmez. Canlı aşılar; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği ve çocuk felci aşılarıdır. Bu aşılar kemoterapi tedavisinin tamamlanmasından 3 ay, tercihen 6 ay sonra uygulanmalıdır. Çocuğunuzu yakın zamanda canlı aşı olmuş kişiler ile de aynı ortamda bulundurmayınız. Ayrıca çocuğunuz su çiçeği geçirmediyse ve su çiçeği geçiren birisiyle aynı ortamda bulunduysa hemen doktorunuza başvurunuz.
- Kemoterapi sırasında canlı olmayan ölü aşıların yapılmasında sakınca yoktur. Günümüzde çocuğun genel sağlık durumunun stabil olması ve aşıdan sonra 3 hafta stabil kalacağının beklenilmesi koşuluyla rutin aşı takvimine uygun olarak canlı olmayan aşılar kemoterapi sırasında yapılabilir. Canlı olmayan aşılar; difteri, tetanoz, asellüler boğmaca, pnömokok, meningokok, hepatit B, hepatit A, grip aşılarıdır.
Çocuğunuza aşı yaptırmadan önce mutlaka doktorunuza danışınız.

Kemoterapinin Üreme Sistemi Ve Cinsel Yaşam Üzerine Etkileri Nedir?

Kemoterapinin Üreme Sistemi Ve Cinsel Yaşam Üzerine Etkileri Nedir?

kemoterapinin-cinselliğe-etkisi
Kemoterapinin Üreme Sistemi Ve Cinsel Yaşam Üzerine Etkileri Nedir?
- Kemoterapötik ilaçların bazıları, kadın veya erkekte cinsel organları ve fonksiyonlarını etkileyebilir. Bu etkiler; kullanılan ilaca, bireyin yaşına ve genel durumuna göre değişebilmektedir.
• Kemoterapinin anne karnında gelişen bebeğe zararlı etkileri nedeniyle kızların hamile kalması sakıncalıdır. Bu dönemde etkin bir doğum kontrol yöntemine devam edilmesi gerekmektedir.
• Kemoterapi alan kızların, adet görüyorlarsa adet düzenleri bozulabilir veya ilaç alırken adetten kesilebilirler.
• Bazı kemoterapi ilaçlarının erkeklerde sperm hücrelerinin sayısını, hareket yeteneğini azaltması ya da diğer hücre anormalliklerine sebep olması, kadınlarda ise yumurtalıkları etkilemesi ve hormon üretimini azaltması sonucunda geçici ya da kalıcı kısırlık oluşabilir. Ancak bu durum bireyin yaşına, alınan ilaca ve ilaç dozuna bağlı olarak değişebilmektedir. Kısırlık erkeğin çocuk sahibi olma yeteneğini etkileyebilir, ancak cinsel ilişkide bulunma yeteneğini etkilemez.
– Cinsel konu ile ilgili sorularınızı ve yaşanılan sıkıntıları doktorunuz ya da hemşirenizle çekinmeden paylaşabilirsiniz. Onlar size yardımcı olacaklardır.